Sıkı tutunun, daha şiddetlisi geliyor!

Ne yandan eserse essin, rüzgârın Türkiye gemisi için bir hükmü yok. Kaptan gemiyi ya limana toslatacak ya da batıracak. Mürettebat ve yolcular vaziyete el koymazsa ve olup biteni sineye çekmeye devam ederse...

Türkiye ekonomisi kasırganın merkezine doğru son sürat seyir hâlinde. Kaptan herkese yalan söylemeye devam ediyor. Gemi su alıyor. Pusulanın hükmü yok. Rota yok.

Borsa İstanbul (BİST), İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklandığı 23 Mart’tan beri, “Dibin de dibi vardır.” sözünü teyit ediyor.

Başta Koç, Sabancı ve Zorlu gibi devasa holdingler olmak üzere şirketler zarar rekoru kırdı. BİST’te toparlanma umutları tamamen suya düştü.

Hazine’nin ana paradan daha fazla faiz ödemeye başlaması finansal belirsizliklerin girdabında yeni bir risk faktörü.

Ekonomik açıdan bir vahamet ve adeta “iflasın belgesi” niteliğinde. Edmund Burke’ün dediği gibi: “Hükûmet, ne kadar iyi olursa olsun vatandaşın cebine uzandığında daima bir kötülüktür.”

Faiz ödemeleri vatandaşın cebinden çıkan ve kamuya hizmet olarak dönemeyen bir kaynaktır. İlk 4 ayda 750 milyar TL faiz ödemelerine gitti. En az üç bakanlığın yıllık bütçesinden daha fazla bir para bankalara gitti.

Bakmayın AKP lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Faize karşıyım. Faizsiz bir sisteme dair özlemimi dile getirmeye devam edeceğim.” dediğine bakmayın. Kamu borç stoku 11 trilyon Türk Lirası. Faizi 9 trilyon TL.

TÜRKİYE İÇİN HATALI DA OLSA BİR ROTA YOK

Piyasalardaki bu kritik tablo, dolar/TL kuru, BİST ve genel ekonomik gidişat üzerindeki baskıyı artırıyor. Rüzgâr, hangi limana gideceğini bilmeyene yardım etmez.

Türkiye ekonomisi hâlihazırda hatalı bile olsa bir rotadan mahrum. Piyasalar rotanın yokluğunda her yönden esen olumsuz rüzgârlarla boğuşuyor.

Ekonomideki daralma ve şirketlerin maliyet yükü işten çıkarma dalgası ile birleşti. Devasa şirketlerin dahi istihdamı azaltma yoluna gitmesi, ekonomik büyüme beklentilerinin ne denli zayıfladığının ve işsizlik kâbusunun kapıda olduğunun acı bir göstergesi.

Artan işsizlik hane halkının alım gücünü daha da düşürerek iç talebi baltalıyor. Tam bir girdap.

Yatırım bankası JPMorgan’ın MSCI Türkiye endeksi için “al” tavsiyesini “nötr” seviyeye çekmesi yabancı çıkışını daha da hızlandıracak. BİST’in tabutuna çakılan son çivi…

Yabancı payı yerinde sayarken, yerli yatırımcı sayısı son bir yılda 8,5 milyondan 6 milyonun altına indi. Küçük yatırımcı Borsa’ya girdiğine bin pişman. Borsa’da kalanlar da son bir umut bekleyenler. Onların da ana parası günden güne mum gibi eriyor.

JPMorgan geminin battığını ilan etmiş oldu ve MSCI Türkiye endeksinde Borsa’nın neredeyse yüzde 80’ini temsil eden BIM, THY, Akbank, Sabancı Holding, Koç Holding, Aselsan gibi şirketlerden bile uzak durulmasını tavsiye etti.

MEHMET ŞİMŞEK GİDERSE NE OLUR, NE OLMAZ?

Kulislerde Mehmet Şimşek’in “gidici olduğu” ve Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yeniden ayrılacağı dedikoduları başka bir siyasî belirsizlik.

Koltuğa geçtiği tarihten beri iki yıl geride kalırken, faizde dünya rekoru kırmanın ve sıcak para (Carry trade) ile şişirdiği döviz rezervlerini bir ayda muma çevirmenin haricinde elle tutulur bir muvaffakiyeti yok.

Buna rağmen Şimşek’in yerine gelecek isim teorik olarak o koltuğu dolduramayacaktır. Belki de tek artısı bu idi.

Erdoğan’ın tek adam rejiminde bakanların bir hükmü yok elbette. Ancak Şimşek, Erdoğan’ın daveti üzerine geldi ve bakanlığa geri dönerken kabul ettirdiği bir-iki şart sayesinde seleflerine nazaran Şimşek’in biraz daha hareket alanı vardı.

Şimşek’in gidişi, faiz indirimlerinin hızlanacağı beklentisini artırır. Enflasyonla mücadeledeki kararlılığın sorgulanmasına yol açar ve reel faizin negatife dönme riski artar.

Faiz indirimlerinin hızlanması, döviz talebini artırarak, dolar/TL kurunu yükseltir. Merkez Bankası’nın kur kontrolü daha da zorlaşabilir ve oyunun sonunda dolar faturayı gecikme faizi ile birlikte tahsil edebilir.

KİMSENİN SATIN ALACAK PARASI KALMAZ

Gemi su alırken, Borsa’da düşüşler devam eder. Yatırımcılar, güvenli limanlara yönelebilir. Faiz indirimleri bazı sektörleri canlandırsa da genel risk algısı ve zayıf finansal tablolar baskın çıkar.

Faiz indirimleri konut kredilerini erişilebilir kılarken, konut fiyatlarında tırmanış başlar. Ancak dolar kurundaki yükseliş, inşaat maliyetlerini artırarak konut fiyatlarının hem arz hem de talep yönlü baskıyla yükseltir. Konut almak, eriyen alım gücüyle daha da zorlaşır.

John Kenneth Galbraith’in “Herkesin aldığı her şeyin fiyatı yükselirken, kimsenin satın alacak parası kalmaz.” sözü emlak piyasasına dair çok çarpıcı bir tespit.

ŞİMŞEK KALSA DA KRİZ GİTSE DE KRİZ

Hülasa Şimşek giderse mevcut dalgalanma devam eder. Şimşek’e kurtarıcı gözü ile bakanlar da biliyor ki Erdoğan’ın iki dudağı arasındaki bir ekonominin istikrara kavuşması mümkün değil.

Üstelik İmamoğlu’na kelepçe vurulduğu 19 Mart’tan bu yana hukuk, demokrasi ve ifade hürriyeti daha da kötüye gidiyor. Otoriter rejimin yaydığı korku dalgaları her kaleyi esir alıyor. Demokrasinin yalnızlığı hiç bu kadar dramatik olmamıştı.

Friedrich Nietzsche’nin dediği gibi gerçeğin sadece tek bir yolu vardır, yanlışın binlerce.

Artık ne yandan eserse essin, rüzgârın Türkiye gemisi için bir hükmü yok. Kaptan gemiyi ya limana toslatacak ya da batıracak.

Mürettebat ve yolcular, müşterek kuralları adına vaziyete el koymazsa ve olup biteni sineye çekmeye devam ederse, geminin sahil-i selamete çıkma ihtimali azalıyor.

Sıkı tutunun! Daha şiddetlisi geliyor.

İletişim için:

Haberi Paylaş