Trump’ın ay başında Çin’e karşı açıkladığı yüzde 145 gümrük vergisinin bir blöf olduğu giderek daha net anlaşılıyor. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping blöfünü görünce zor durumda kaldı.
“Başta biraz acı çekeceğiz, ama sonra her şey güzel olacak” derken daha üzerinden bir ay geçmeden çark edeceği sinyalleri vermeye başladı. Salı akşamı ilk kez Çin’e koymuş olduğu vergilerin sürekli olmayacağını, Pekin’le görüştüklerini ve yakında anlaşmaya varacaklarını söyledi, “Yüzde 145 çok yüksek, o kadar yüksek olmayacak” diyerek başlattığı ticaret savaşının ateşini düşürdü.
ABD Hazine Bakanı Scott Bessent “Her iki tarafın da mevcut tarife seviyelerinin sürdürülebilir olduğuna inandığını sanmıyorum. Dolayısıyla karşılıklı olarak aşağıya inerlerse şaşırmam.” dedi.
Trump’ın bu U dönüşünde, Target, Walmart gibi büyük Amerikan perakendecilerinin üst düzey yöneticilerinin, “eğer Çin’le durma noktasına gelen ticaret başlamazsa, süpermarketlerde birkaç hafta içinde pek çok ithal mal için fiyat artışları ve boş raflar olacağı” yönündeki uyarıları etkili oldu.
Trump sanki gümrük vergilerini kaldırması için Çin’in kendisine “yalvaracağından” eminmiş gibi bir hava veriyordu. Öyle ya Çin için yılda yaklaşık 450 milyar dolarlık ihracat yaptığı ABD pazarı vazgeçilmez önem taşıyor. Trump’ın beklentisi Çinli yetkililerin kapısını çalıp onu vazgeçirmeye uğraşacağı yönündeydi. Oysa Şi Cinping farklı bir strateji izleyerek adeta Trump’ın kendini düşürdüğü bataklıkta debelenmesini istedi. Trump’ın Cinping’ten beklediği telefon hiç gelmedi. Trump “İlk onlar arayacak” diye şart ileri sürdüğü için çaresizce beklemek dışında kendisine başka bir seçenek bırakmadı.
Peki Çin, Trump’a bu kadar kısa sürede nasıl geri adım attırmayı başardı? Bu sorunun cevabı büyük ölçüde Çin’in üretiminde tekele sahip olduğu “nadir toprak elementlerinde” gizli.
Pekin’in Trump’ın gümrük tarifelerine misilleme olarak bu ay başında nadir toprak elementlerinin satışını durdurması sadece Amerikan şirketlerini değil Pentagon gibi devlet kurumlarını da ciddi sıkıntıya soktu. Çünkü bu elemenler askeri SİHA’lar, bilgisayar ve ev aletleri benzeri tüketici elektroniği, elektrikli arabalar gibi kritik mâmûlâtın üretiminde kullanılıyor.
Çin özellikle on yedi nadir elementin sadece hammadde olarak çıkarılması değil, bahsettiğim türde mâmullerde kullanılan parçaların üretiminde de tüm dünyada tekele sahip. Öyle ki bu monopol bazı elementlerde yüzde 100, diğerlerinde yüzde 90 oranında. Elinde böylesine çok güçlü bir pazarlık kozu olduğunu bilen Çin bunun ABD’nin kendisine karşı yumuşak karnı olduğunu görerek oradan vurdu.
Amerikan teknoloji ve savunma şirketlerinin CEO’ları, Çin’in satışları durdurması sonrası zor duruma düştüler. Halihazırda depolarında bulunan daha önce ithal ettikleri nadir toprak elementinden parçalar, şu an üretimlerini sürdürmelerini sağlıyor ama ya bu ticaret savaşı uzarsa ve Çin’den ithalat yapamazlarsa ne olacak?
Aynen perakendeciler gibi bu şirketlerin CEO’ları da birbiri ardınca adeta panik halinde Beyaz Saray’ın kapısını çalıp, depolarındaki rezervlerin ancak bir-iki ay yeteceği uyarısını yaptılar. Ve eğer bu ürünler olmazsa, başka alternatifleri de bulunmadığı için üretimin kesinkes duracağı ikazında bulundular.
Anlayacağınız Trump fabrikaları ABD’ye geri getirmekten bahsederken, fabrikalarda üretimin durup işsizliğin iyice artacağı bir felaket senaryosuyla karşı karşıya kaldı. ABD devleti, nadir toprak elementlerinde Çin’e olan bağımlılığını ve bunun başına iş açma potansiyelini yeni fark etmiş değil. Bu bağımlılığı azaltmak üzere bir süredir bazı projeler başlatılmış, Trump Yönetimi bu projeler çerçevesinde kurulmakta olan fabrikaların ve maden bulup çıkarma süreçlerinin hızlandırılması üzerinde duruyor ama bunların netice vermesinin en az 10-15 yıl süreceği tahmin ediliyor.
İşte Şi Cinping’e Trump’ın blöfünü görme cesareti veren büyük ölçüde bu oldu: Çin, ABD’nin nadir toprak elementlerine erişememesinin ekonomisinde yol açacağı zararı göze alamayacağını hesaplıyor, görünen o ki bu tespitinde de haklı çıkıyor. Tek parti devleti olan Çin için böyle bir ticaret savaşının etkilerini hiç değilse bir-iki yıl göğüsleyebilmek mümkün olabilir, oysa aynısını Trump için söylemek zor…
Trump’ın önünde bir buçuk yıl sonraki Kongre ara seçimleri var. Orada partisi Kongre’deki çoğunluğunu yitirirse bu Trump’ın şu an sahip olduğu muazzam gücü büyük ölçüde kaybedeceği ağır bir siyasi darbe alması demek.
ABD’nin böylesine kritik bir endüstrinin on yıllar önce Çin’e taşınmasını teşvik etmesinin (dikkat ediniz, “göz yumması” değil “teşvik etmesi” dedim) sebebi, bu endüstrinin çok karlı olmaması ve bununla doğrudan ilgili olarak üretim sürecinde çevrenin çok kirletilmesi.
Sadece kendi karına odaklanmış uluslararası kapitalistler, Amerikan çalışanlarının işsiz kaldığı ve çevrenin kirlendiği bir çözümü çıkarlarına uygun bulmuşlar. “Şimdi bu endüstriyi Çin’e verirsek hem kendi vatandaşımız işsiz kalır hem de Çin’de çevreyi koruma kanunları ABD’ye nazaran çok daha gevşek olduğu için dünyamız kirlenir. Diğer yandan bu alanda tümüyle Çin’e bağımlı olmak riskli olur.” dememişler. Bir kendi kazdığın kuyuya düşme hikayesi…
Cinping, Trump’ın şartları dikte edecek konumda olmadığını görüyor. Ona bu güveni veren de nadir toprak elementleri üzerindeki tekeli. Trump’ın önünü arkasını iyi hesaplamadığı bir savaşa giriştiği giderek daha belli oluyor. Muhtemelen aynen ilk döneminde olduğu gibi Çin’in bu kez de alttan alacağını bekliyordu ama o zaman Trump’ın ilave gümrük tarifelerine karşı hazırlıksız yakalanan Pekin bu kez dersini oldukça iyi çalışmış.
Trump geri adım atacağı sinyali verdi, lakin bunun nasıl olacağı henüz bilinmiyor. Nitekim Bessent, Washington’da kapalı kapılar ardında yatırımcılarla yaptığı toplantıda “Çin ile yapılacak müzakerelerin yavaş, sancılı, zorlu olacağını” itiraf etmiş. (Söyledikleri aynı gün basına sızdı.) İki ülke arasındaki güvensizliğin öyle hemen ortadan kalkacağını sanmak yanlış olur. Çok daha uzun süreceği kuşkusuz olan bir kapışmanın ilk raundu, Cinping’in galibiyetiyle bitmek üzere…
Duruma göre dün söylediğinin tam tersini bugün ifade etmekten çekinmeyen bir yapısı olan Trump attığı geri adımın ona ciddi bir popülerlik kaybı olarak geri döneceğini görürse, savaşı yeniden de alevlendirebilir. Çin de bunun farkında hiç alttan almıyor. Bugün (Cuma günü) Trump medyaya sanki Çin’le müzakereler olumlu havada sürüyor havası vermeyi sürdürse de Çin Dışişleri Sözcüsü, Trump’ı açıkça yalanlamaktan kaçınmayarak “ABD halkı yanıltmamalı, gümrük tarifeleri konusunda herhangi bir görüşme gerçekleşmedi” dedi. Sanki bu yetmezmiş gibi bir açıklamayı da Çin Ticaret Bakanlığı Sözcüsü yaparak “Çin ile ABD arasında ekonomik ve ticari müzakereler yapılmamıştır. Çin-ABD ekonomik ve ticari müzakerelerinde ilerleme kaydedildiğine dair tüm iddialar, gerçeklere dayalı kanıtlara dayanmayan asılsız söylentilerden ibarettir” dedi.
Bu kapışmanın pek çok raundunun daha yaşanmasını beklemek lazım.
- Ömer Murat, Dış Politika ve Siyaset Uzmanı, Eski Diplomat