Mümtaz’er Türköne, iktidarın hukuk dışı uygulamalarla devleti yönettiğini belirterek, muhalefetin de aynı güç zemininde direnme hakkı olduğunu savunuyor.
Mümtaz’er Türköne, Turkish Post’ta yayımlanan yazısında, iktidarın “hukuku ortadan kaldırdığı” koşullarda muhalefetin hukukla sınırlanmasını anlamsız buluyor. Fransız Devrimi’nden Saint Just’ün ünlü sözünü aktaran Türköne, iktidar-muhalefet ilişkisini hukuk değil, güç dengesi üzerinden okuyor: “Biz kralı yargılamıyoruz, kral ile savaşıyoruz.”
Bu çerçevede, muhalefetin “hukuk dışına çıkması” gerektiğini savunmasa da, bu çıkışı kaçınılmaz bir direnme hakkı olarak görüyor.
MEHMET UÇUM’UN “KABADAYI” UYARISINA YANIT
Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu üyesi Mehmet Uçum’un “Suç işleyerek demokratik muhalefet yapılmaz” başlıklı yazısına da net bir yanıt veriyor Türköne. Uçum’un muhalefeti “kabadayı söylemlerle” suçlamasına karşılık, yazıyı alaycı bir cümleyle bitiriyor: “Suç işleyerek devlet yönetilmez.”
Bu söz, sadece Uçum’un eleştirilerini boşa çıkarmakla kalmıyor; aynı zamanda AKP iktidarının özellikle yargı eliyle yaptığı tasfiye girişimlerine de doğrudan gönderme niteliği taşıyor.
HALK TERAZİSİ DEĞİŞİYOR: MUHALEFET GÜÇ KAZANIYOR, İKTİDAR YALNIZLAŞIYOR
Türköne’ye göre şu anda siyasette belirleyici olan güç, giderek halkın çoğunluğunun desteğini alan muhalefete geçiyor. Buna karşılık iktidarın yanında ne partisi, ne bürokrasisi ne de “çelik çekirdeği” kalıyor. Geriye kalan yalnızca birkaç danışman, birkaç yargı mensubu ve Saray.
Bu yalnızlık, iktidarın kendi meşruiyet zeminini de zayıflatıyor. Türköne bu durumu şöyle özetliyor:
“Çiğnediği hukuk, aynı zamanda kendisini ayakta tutan zemin. Bu zemini kaybederse, iktidarı kaos içinde teslim edecek.”
DEMOKRASİNİN ÇIKIŞ KAPISI: ADALETLİ YARGI, TUTARLI RİCAT
Yazının son bölümü, iktidara bir tür uyarı ya da teklif sunuyor: Hukuku yeniden merkeze al, yargının bağımsızlığını tesis et ve demokratik rekabete geri dön. Aksi takdirde, bu güç savaşının sonunda kaotik bir çözülme kaçınılmaz olacak.
Türköne, hukuk yerine güç üzerinden işleyen iktidar modelinin sonuna gelindiğini söylüyor. Uçum’un muhalefete yönelttiği “suç” ithamları ise, esasen iktidarın kendi meşruiyet krizinin dışa vurumu olarak değerlendiriliyor.