Mümtazer Türköne siyasetin kötü kokularını yazdı

Mümtazer Türköne, siyasetin kötü kokularını yazdı; iktidarın korku ve telaşla bastırmaya çalıştığı çürümenin, artık en keskin parfümlerle bile gizlenemediğini anlattı.

Gazeteci-yazar Mümtazer Türköne, son köşe yazısında siyaset dünyasını keskin bir burun metaforuyla analiz etti. Türköne’ye göre siyasetin ana belirleyeni “görmek” ya da “duymak” değil, “koklamaktır.” Koku, iktidarın ve gücün en saf halidir ve bu kokuyu en iyi alanlar iktidarda kalır. Ancak son dönemde Türkiye’de iktidarın yaydığı koku, ferahlık değil; korku, telaş ve çürümüşlüğün kokusu.

Türköne’nin turkishpost.net’teki analizine göre, Türkiye’de yargı sisteminden adalet kokusu değil, müdahale kokusu yayılıyor.

YARGININ KOKUSUNU KİM BASTIRACAK?

Özellikle Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) işleyişi bu kokuya en net örnek. HSK, bağımsız yargının teminatı olması gerekirken, iktidarın müdahale aracı haline geldi. Kararları siyasi iktidarın çizdiği sınırların dışına çıkan hâkimler görevden alınıyor, yerlerine sadık ve biat eden isimler getiriliyor.

MHP’li Feti Yıldız’ın yayımladığı kısa hukuk bildirgesi bu durumu itiraf eder nitelikte. “Doğal yargıç” ilkesinin sistematik şekilde ihlal edilmesi, hukuk sistemine olan güveni yerle bir ediyor. Türk yargısı, artık adalet değil, korku yayıyor.

MEDYA OPERASYONLARIYLA GERÇEKLER GİZLENEMEZ

Türköne yazısında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden (İBB) “para aldığı” iddiasıyla bazı gazetecilere yönelik başlatılan skandal operasyonu da ele aldı.

Anadolu Ajansı’nın yayınlayıp sonra geri çektiği liste, ardından Akşam Gazetesi’nin devreye girmesi; devlet kurumlarının medya eliyle yürütülen bir “manipülasyon makinası”na dönüştüğünü gözler önüne serdi. Listenin değişmesi, HTS kayıtlarına dayandırılması, hedef alınan gazetecilerden bazılarının sonradan çıkarılması bu sürecin ne kadar “amatörce” ve “kötü kokulu” yürütüldüğünü ortaya koydu.

ÇETELER Mİ DEVLETİ YÖNLENDİRİYOR?

Medyascope kurucusu Ruşen Çakır’ın yaptığı detaylı ifşayla birlikte bu operasyonun, basına karşı sistematik bir saldırı olduğu gözler önüne serildi. Türköne’ye göre savcılığın bu deşifreyi dikkate almaması, soruşturma açmaması yargının içine sızmış siyasal çetelerin etkisini gösteriyor. Bu durum, sadece bireysel gazetecilere değil, ifade özgürlüğüne ve halkın haber alma hakkına açık bir tehdittir.

ÇÜRÜMÜŞLÜĞÜ HİÇBİR PARFÜM ÖRTMEZ

Yazının sonlarında Türköne metaforunu tamamlıyor: Eskiden pis kokular medyanın allayıp pullamasıyla gizlenebilirdi, artık bu mümkün değil. Havalandırmalar bozuldu, sistem tıkandı, parfümler etkisini yitirdi. Kötü kokunun kaynağı artık herkesin burnunun dibinde. Ve bu koku bastırılmadıkça, ülkenin yaşanabilirliği kalmıyor.

Türköne, çözüm için yeniden hukuka ve demokrasiye dönülmesi gerektiğini vurguluyor. Öcalan’ın “Demokratik Toplum” formülü ile Bahçeli’nin “Çözüm yeri Meclis” yaklaşımı arasında ortak bir zemin olduğuna işaret ediyor. Parlamentonun, halkın iradesini temsil eden, şeffaf ve hesap verebilir bir yapı haline gelmesiyle bu koku dağılabilir.

YAZ GELDİ, KOKU ŞİDDETLENECEK

Mümtazer Türköne’nin metaforu yalnızca mizahi bir benzetme değil; Türkiye’de siyaset, medya ve yargı üçgenindeki çürümüşlüğün keskin bir teşhisi. Yaz geliyor, sıcaklarla birlikte kötü kokular da artacak. İktidarın bastırmaya çalıştığı her pislik daha çok yüzeye vuracak. Çözüm, ferahlatıcı bir bahar kokusu gibi, hukuk ve demokrasiden geçiyor.

Haberi Paylaş