2024 yazında Türk futbolunda taşlar adeta yerinden oynadı. Fenerbahçe, uzun süredir beklediği büyük teknik direktör hamlesini yaparak José Mourinho’yu takımın başına getirdi.
Bu yalnızca sportif bir hamle değil, aynı zamanda psikolojik bir savaş ilanıydı: “Bu sezon hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.”
Ancak sezon bittiğinde sarı-lacivertli camia için değişmeyen tek şey, kupasız geçen bir yılın ardından gelen derin bir hüsran oldu. Peki bu kadar iddialı bir proje neden çöktü? Bu sorunun cevabı farklı alt başlıklarda gizli.
TRANSFER POLİTİKASI VE KADRODA UYUMSUZLUK
Fenerbahçe, sezon öncesinde önemli transferlere imza attı. Youssef En-Nesyri (Sevilla), Allan Saint-Maximin (Al-Ahli), Sofyan Amrabat (Fiorentina), Filip Kostić (Juventus), Oğuz Aydın (Alanyaspor), Cenk Tosun (Beşiktaş) gibi isimler kadroya katıldı.
Ancak bu oyuncuların takıma adaptasyonu beklenen düzeyde gerçekleşmedi. Özellikle En-Nesyri’nin gol yollarındaki etkisizliği ve Saint-Maximin’in performansındaki dalgalanmalar, hücum hattında sorunlara yol açtı.
MOURINHO’NUN OYUN MODELİ PROBLEMİ
José Mourinho, kariyerinde Premier League, Serie A, La Liga gibi futbolun en üst düzey liglerinde sayısız başarıya imza atmış bir teknik direktör. Süper Lig’e geldiğinde yanında kazanan bir “mentalite” ve güçlü bir kariyer mirası getirdi. Ancak bu birikim, Türkiye’de aynı ölçüde sonuç vermedi.
Mourinho’nun yıllardır benimsediği pragmatik, savunma merkezli ve kontrollü oyun modeli; Süper Lig’in özellikle iç saha baskılarında, geçiş oyununa dayalı hızlı tempolarında yetersiz kaldı.
Rakiplerin derin ve çoklu alan savunması yaptığı bu ortamda oyunu domine etmek için gereken akışkan hücum düzeni Fenerbahçe’de bir türlü oturmadı.
Fenerbahçe, sezon boyunca derbi maçlarda aradığını bulamadı. Galatasaray’a karşı evinde aldığı beraberlik, deplasmanda yaşanan mağlubiyet ve ezeli rakibin şampiyonluğu Kadıköy’de ilan etmesi, sezonun travmatik kırılma anlarıydı. Bu maçlar, Mourinho’nun “büyük maç hocası” imajını sarsarken, taraftar nezdinde güvenin sarsılmasına yol açtı.
AVRUPA ARENASINDA ERKEN VEDA
Fenerbahçe’nin en büyük hedeflerinden biri Avrupa’da başarıydı. Ancak UEFA Avrupa Ligi’nde beklenmedik bir şekilde son 16 turunda elenmek, planların erken çöpe gitmesine neden oldu.
Bu durum takımın moralini bozarken, lige odaklanmayı da güçleştirdi. Mourinho gibi bir teknik adamın Avrupa arenasında da fark yaratması bekleniyordu ama bu gerçekleşmedi.
SEZON PLANLAMASINDAKİ TUTARSIZLIK
Fenerbahçe yönetimi, sezon öncesi oldukça iddialı açıklamalarla hedef büyütürken, sezon ilerledikçe bu iddialar net bir stratejiyle desteklenemedi.
Yönetim Mourinho’ya tam yetki verdiğini söylese de, transfer tercihleri ve oyuncu kullanımı konusunda kulislerde çelişkili bilgiler dolaştı. Örneğin bazı transferlerin Mourinho’nun doğrudan talebi olmadığı, yönetim kaynaklı olduğu iddiaları camiada güvensizlik doğurdu.
Ayrıca sezon ortasında yaşanan başkanlık seçim süreci, kulüp içinde odak kaybına yol açtı. Teknik ekip ile yönetim arasındaki iletişim zaman zaman kamuoyuna da yansıdı. Bu durum, saha içinde istikrarın sağlanmasını zorlaştırdı.
SONUÇ: İSİMLER DEĞİL, SİSTEMLER KAZANDIRIR
2024/2025 sezonu, Fenerbahçe için pahalı bir ders oldu. Büyük isimlerle büyük başarıların otomatik olarak gelmeyeceği bir kez daha kanıtlandı. Mourinho’nun karizması, bu ligde bu yıl yeterli olmadı. Seneye ne olur bilinmez.
Yönetimin yeniden yapılanma sürecine girip girmeyeceği belirsizliğini korurken, taraftarın beklentisi değişmedi: Artık sadece şampiyonluk istiyorlar. Ama bu kez sadece sözlerle değil, sahadaki sistemle gelmeli.