Azerbaycan ziyareti dönüşü gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP’li belediyelere yönelik yürütülen operasyonlarla ilgili ilk kez bu kadar açık konuştu. “İstanbul’un ne halde olduğu ortada. Her yerden çok ciddi pis kokular geliyor” diyen Erdoğan, özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni ve diğer CHP’li yerel yönetimleri hedef aldı. Açıklama, yürüyen yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarının siyasi temele dayandığı iddialarını da beraberinde getirdi.
ERDOĞAN: CHP’NİN BİRİNCİ PARTİ OLMASI MÜMKÜN DEĞİL
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 31 Mart seçimlerinde birinci parti çıkan CHP’ye dair anket tartışmalarına da değindi. “CHP’nin birinci parti olması diye bir durum söz konusu değil” diyen Erdoğan, “Hele hele yolsuzluk sendromu içerisindeki bir partinin Türk milletinden onay alması mümkün mü?” ifadeleriyle muhalefeti hedef aldı. Erdoğan, AK Parti’nin ve Cumhur İttifakı’nın yoluna “emin adımlarla devam ettiğini” vurguladı.
MUHALEFET: SİYASİ OPERASYONLARIN ALTYAPISI HAZIRLANIYOR
Erdoğan’ın “pis kokular” açıklaması muhalefet çevrelerinde siyasi operasyonların zeminini oluşturmakla eleştirildi. CHP, son dönemdeki gözaltı ve operasyonların “yargı kılıfı altında yürütülen siyasi intikam girişimleri” olduğunu savunuyor. Parti kurmayları, Erdoğan’ın açıklamalarını “hukuk dışı müdahalenin ilanı” olarak değerlendiriyor.
Siyaset bilimciler ve hukukçular ise, yürütülen soruşturmalarda siyasi mesajlarla kamuoyu oluşturmanın, yargı sürecini etkileyebileceğine dikkat çekiyor. Uzmanlara göre, yargı henüz karar vermemişken Cumhurbaşkanı seviyesinden gelen “pis kokular” gibi ifadeler, masumiyet karinesini zedeleyebilir ve soruşturmaların objektifliğine gölge düşürebilir.
YENİ OPERASYONLAR MI GELİYOR?
Erdoğan’ın kullandığı dil, hem Ankara kulislerinde hem medya çevrelerinde yeni operasyonların sinyali olarak görülüyor. Özellikle İstanbul başta olmak üzere büyükşehir belediyelerine yönelik iddiaların kapsamının genişletilebileceği, dosyaların hızla ilerletileceği belirtiliyor. Ancak kamuoyunda bu süreçlerin seçimle gelen yerel yöneticilere yönelik sistemli bir yıpratma stratejisinin parçası olduğu yönünde de ciddi tartışmalar var.