Karar yazarı Mustafa Karaalioğlu: "İki lider, Türkiye’nin karşı karşıya kalabileceği en önemli tehdit ve problem olarak Cumhur İttifakı’nın iktidarı kaybetmesini görüyor. Hal böyleyken, iki partinin birbirine desteği, işbirliği ve koalisyonu hiçbir şartta bozulmayacak."
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin PKK lideri Abdullah Öcalan'a yaptığı çağrının akabinde, DEM Partili belediyelere kayyım atanması ve Erdoğan'ın kayyımdan yana tavır alması, iki lider arasında görüş ayrılığı olduğu iddialarına neden oldu. Bu görüş ayrılığının Cumhur İttifakı'nın akıbetini nasıl belirleyeceği merak ediliyor.
Karar yazarı Mustafa Karaalioğlu, bu konuda "İki lider, Türkiye’nin karşı karşıya kalabileceği en önemli tehdit ve problem olarak Cumhur İttifakı’nın iktidarı kaybetmesini görüyor. Hal böyleyken, iki partinin birbirine desteği, işbirliği ve koalisyonu hiçbir şartta bozulmayacak. İktidarın devamlılığı ülkenin meselelerini çözmekten daha mühim oldukça da bu böyle devam edecek" yorumunu yaptı.
Karaalioğlu'nun yazısı şöyle:
"Erdoğan ve Bahçeli iki ortak olduğuna göre, sık sık görüştüklerine göre ve birbirlerine toz kondurmadıklarına göre herkes, bunun önceden konuşulup, kararlaştırılmış bir politika veya yöntem olduğunu düşündü. Önce Bahçeli barikatları yıkacak, ardından da Erdoğan yürüyecek şeklinde özetlenebilecek bir mutabakat var zannedildi. Dışarıdan bakınca, böyle düşünmekte beis yoktu ve kamuoyundaki bu akıl yürütme yadırganamazdı ama işler başka türlü gelişti. Başka türlü de değil tam aksine.
Erdoğan, ortağı bahçeli tarafından uzatılan açık çeki kullanmak yerine bildiği yöntemle devam etmeyi tercih etti. Muhtemelen, Öcalan’la ilgili öneriler kendisini ürküttü ve bununu seçmen nezdinde tepki toplama ihtimalini gördüğü için kayyum enstrümanını hızla devreye soktu. Kürt meselesini çözen değil, derinleştiren politikadan ayrılmadı.
Ve sonuçta anlaşıldı ki, iki lider bu konuyu ayrıntılı konuşmamışlar, genel olarak bir yumuşa atmosferi ihtiyacı üzerinde mutabık kalmışlar ama ikisinin bundan anladığı bambaşka şeylermiş.
Bu tablo bize ne anlatıyor?
Bir… Titiz bir planlama, hazırlık ve bütün detayları düşünen devlet ve siyaset aklının zannedildiği gibi bir şey olmadığını….
İki… İktidarın en üst kadrolarının tıkır tıkır işleyen bir mekanizmayla birbirlerine bağlı olmadığını…
Üç… En önemlisi de siyasetin ve devletin yapıp ettiklerine önem atfedilirken kullanılan “vardır bir hikmeti” lafının her durumu izah eden bir cümle olmadığını…
İki-üç haftada bunları yeniden anladık.
'İKİ LİDERİN GELECEĞİ İÇİN BİR RİSK YOK'
Gelgelelim iki lider arasındaki ilişkilerin geleceğine. Yani, bu meselede ayrı istikametlere bakmış olmaları ve hatta Erdoğan’ın Bahçeli’yi boşa düşürdüğü görüntüsüne rağmen iki lider ve iki partinin arasındaki mesafe açıldı mı? Hayır. Açılır mı? Hayır.
İktidar, büyük ya da küçük herhangi bir meseleyi çözemiyor diye, çözmek için yol bulamıyor diye ya da iki ortak çözümde ayrı taraflara düşüyor diye ittifak bozulmaz. Bozulacak olsaydı halen yaşamaya devam ettiğimiz birçok büyük problemin üstesinden gelemedikleri zaman bozulurdu. Problemlere çözüm bulmak belirleyici bir kriter asla değildir. Gerekçeler de kolaylıkla değişir. Mesela, çözüm için ileri sürülen bölgesel güvenlik krizi derinleştiği için iç cepheyi güçlü tutmak adına PKK’yı tehdit olmaktan çıkarmak analizi de unutulur gider. Kayyum atama kararları bu analizin geçersizliğini şimdiden ortaya koydu bile.
Yani, Cumhur İttifakı’nın devamı için bir risk yok.
İki lider, Türkiye’nin karşı karşıya kalabileceği en önemli tehdit ve problem olarak Cumhur İttifakı’nın iktidarı kaybetmesini görüyor. Hal böyleyken, iki partinin birbirine desteği, işbirliği ve koalisyonu hiçbir şartta bozulmayacak. İktidarın devamlılığı ülkenin meselelerini çözmekten daha mühim oldukça da bu böyle devam edecek"