Erdoğan, Putin’i teskin edemezse “cehennemin kapıları” açılabilir

HTŞ’nin artık ilerlemeyeceğine dair Türkiye’nin vereceği teminatlara Rusya ve İran itibar edecek midir? Veya Rusya ve İran, Esad rejiminin aldığı ölümcül Halep darbesini sineye çekmeye gerçekten hazır mıdır? Bu soruların cevabının menfi olma ihtimali müspet olmasından çok daha yüksek.

ÖMER MURAT 04 Aralık 2024 HABER ANALİZ

Esad rejimi Halep’i isyancı muhalif gruplardan dört yılda geri alabilmişti, sekiz yıl kadar sonra Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) liderliğindeki isyancı güçler Halep’i birkaç günde geri aldı. Böylece Esad’ın tüm Suriye’de yeniden hâkim duruma gelme ihtimalinin pek kalmadığı iyice ortaya çıkmış oldu. Bu yeni durum bölgedeki dengeleri yeniden tümden değiştirecektir.

Şöyle ki bir süreden beri Birleşik Arap Emirlikleri’nin öncülüğünü yaptığı bir girişim çerçevesinde Arap ülkeleri yeniden Esad’la barışma, anlaşma yoluna gitmeyi deniyordu. Buna göre Esad’a “Sen İran’ı Suriye’den çıkart, bunun karşılığında biz sana ülkede hakim olmanı, ülkeyi yeniden imar etmeni sağlayalım” diyorlardı.

Esad’tan beklenen İran’ın müttefiki Lübnan Hizbullah’ını sahadan çekmesi, onun yerine kendi güçlerine dayanmasıydı. Çünkü İran’ın Suriye’deki varlığını sadece İsrail değil Arap ülkeleri de kendilerine yönelik bir güvenlik tehdidi olarak algılıyor, ABD işgali sonrası Irak’ta da Şiîler hâkim duruma geldiği için Araplar bir Şiî hilalinin kıskacına girmekten endişe ediyordu.

Esad için artık İran’la bağlarını koparmak veya İran’a mesafe koymak HTŞ’nin Halep’i almasından önce de hiç kolay değildi, artık bunun imkânsız olduğu ortaya çıktı. Esad’ın İran’ın yardımıyla bile Suriye’nin tümünde hakimiyet kuramayacağı anlaşıldı, hatta İran veya Rusya’nın hâmîliği olmadan Şam’da dahi tutunabilmesi zor gözüküyor.

Rusya ve İran Esad’ın tümüyle düşmesine kesinlikle müsaade etmeyecektir. Rusya’nın Suriye’deki varlığı Batı’yla olan genel kapışmasının bir başka veçhesini oluşturuyor. Putin Batı’dan aynen Sovyetler döneminde olduğu gibi uluslararası ve bölgesel mimarinin belirlediği masalarda kendine söz ve veto hakkı vermesini talep ediyor. O masalarda Batı’yı Rusya’ya bir koltuk vermeye mecbur etmek için kullandığı manivelalardan biri de Suriye iç savaşına müdahalesidir.

Rus hava ve deniz üslerine ev sahipliği yapan Suriye, Rusya’nın uluslararası büyük bir güç olduğu iddiasını kabul ettirebilmesi önemli ülkelerden biridir. Bu üslerin varlığı Rusya’nın Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’da güç projeksiyonu yapabilmeyi sürdürebilmesi için vazgeçilmez önemdedir. Suriye’de Esad’ın düşmesi halinde Rusya’nın bu avantajını kaybetme ihtimali çok yüksek… Mevcut isyancı gruplar Esad’a destek vermek için binlerce sivilin öldüğü yoğun hava bombardımanları yürüten Rusya’ya yönelik büyük bir hınç taşıyorlar.

Diğer yandan Putin’in Suriye’de gücünü kaybetmesi demek, Trump’ın gelişiyle Ukrayna’ya yönelik barış müzakerelerinin başlaması beklenirken Rus liderin konumunun zayıflaması demek olacaktır ki buna müsaade etmek istemeyecektir. Çünkü Putin için Suriye’deki varlığı bu müzakerelerde de elinin güçlü olması anlamına gelmektedir. Batı’yla yapacağı “büyük pazarlıkta” Suriye’yi de masaya sürebilecektir.

Bu nedenle Putin’in Suriye’deki müttefiki Esad’ın iyice zayıflayan durumunu değiştirmek üzere aktif bir siyasete yönelmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Nitekim Rus jetleri, Halep’in düşüşü sonrası İdlib’e yönelik bombardımanlarını artırdılar, yine hastane gibi sivil hedefleri vurmaktan da kaçınmıyorlar.

Fakat karada savaşan etkili güçler olmadan sadece hava saldırılarıyla sahadaki durumda köklü bir değişiklik yapabilmesi mümkün değil… Esad rejiminin karadaki etkili askerî gücü Lübnan Hizbullah’ının gönderdiği milislerdi, İsrail’le yaşanan son savaş sırasında Hizbullah’ın üst düzey komutanlarının çoğu dahil yaklaşık dört bin savaşçısının öldürüldüğü belirtiliyor, yani uzunca bir süre Esad’ın yardımına koşabilecek durumda olmayacaklar.

Bölgedeki bir başka İran müttefiki milis örgütlenmesi olan Irak’taki Haşdi Şabi’nin Suriye’ye gideceğinden veya gitmekte olduğundan bahsediliyor ama bunun Irak’taki kırılgan dengeleri bozma ihtimali de var. Diğer yandan Haşdi Şabi’nin Suriye’de fazla zemin kazanmasına İsrail hava bombardımanlarıyla müsaade etmeyecektir. İranlı yetkililer Esad’ın talep etmesi halinde kendisini desteklemek üzere doğrudan askeri birlik göndereceğinden bahsediyor ki İsrail’in bu birlikleri hemen hedef alacağını beklemek gerekir. Lübnan’ı bölgede İran’ın adeta bir kalesi haline getiren Hizbullah bu denli zayıflamışken ve ona yardım ulaştırabilmek için Irak, Suriye üzerinden İran’a uzanan kara bağlantısını açık tutmak kendisi için bu kadar önem kazanmışken, Tahran’ın Esad’ın düşüşüne seyirci kalacağın zannetmek safdillik olur. İran, Esad’ı iktidarda tutmak için her türlü desteği verecektir.

Bu şartlarda şöyle bir muhtemel senaryoyla karşılaşabiliriz: Putin Halep’in düşüşü sonrası HTŞ’nin bir başka beklenmedik hamleyle önce Hama’ya sonra Şam’a sokulma ihtimalinden hep endişe edecektir. Böyle bir durum yaşanmasın diye yapabildiği tek şeyin dozunu artıracak, hava saldırılarını yoğunlaştıracaktır. Bunu yapması halinde ise HTŞ’nin üzerinde bu bombardımanı durdurması için halkın baskısı olacaktır. HTŞ’nin Halep’e saldırması da aslında biraz bununla ilgiliydi. Astana sürecine rağmen Rus jetleri İdlib’i bombalamayı sürdürdüğünden bu HTŞ üzerinde “bir şeyler yapması için” baskı yapıyordu.

HTŞ Rus bombardımanlarını durdurabilecek hava savunma sistemlerine sahip olamayacağına göre, o da düşmanını zayıf yerinden vurmaya, yani karada Şam istikametinde ilerlemeye odaklanacak, başına bombaların düşmesini beklemeyecektir. HTŞ’nin kendi askerî akademisini kurduğu, orada eski Suriye ordusundan subayların eğitim verdiği bildiriliyor. Böyle etkili bir askeri güce sahip olduğu anlaşılıyor.

Diğer yandan HTŞ’nin Taliban örneğinden hareketle Batı’yla ilişkilerinde iletişim kanallarını açık tutabilecek bir normalleşmeyi sağlama konusunda da epey ilerleme katettiği görülüyor. Batılı ülkeler HTŞ’yi aşırılıkçı, cihatçı terörist örgütlenme olarak resmen kabul etmiş olsalar da Batı kamuoyunda HTŞ’nin Halep’i almasına, daha önce IŞİD’ın Suriye ve Irak’ta hakimiyetini yaymaya başladığı zaman yaşanan infiale benzer bir tepki gösterilmedi. HTŞ’nin hakimiyetindeki bölgelerde kadınların eğitim görmesini yasaklamadığı ve Hristiyanların yaşamasına, kiliselerde ibadet etmesine izin verdiği bildiriliyor. HTŞ’nin IŞİD ve el-Kaide’nin farklı, sadece Suriye’de hakimiyeti hedefleyen bir aşırılıkçı örgüt olduğu hususu Batı medyasında sık sık vurgulanıyor.

Tüm bunlar Suriye’de iç savaşın, Türkiye’ye yeni mülteci göçü dalgalarını tetikleyecek şekilde giderek alevlenme ihtimalinin yükseldiği anlamına geliyor.

Akla gelen soru: Türkiye, Rusya ve İran şu anki cephe hatlarını yeni bir ateşkesin sınırları olarak belirleyen “yeni bir Astana süreci” üzerinde anlaşamazlar mı? Böylece yine geçici de olsa, görece yeni bir sükûnet dönemi yaşanmaz mı?

Üç ülkenin dışişleri bakanları birkaç gün içerisinde Doha Formu marjında bir araya gelerek bu konuyu masaya yatıracaklar.

HTŞ’nin artık ilerlemeyeceğine dair Türkiye’nin vereceği teminatlara Rusya ve İran itibar edecek midir?

Veya Rusya ve İran, Esad rejiminin aldığı ölümcül Halep darbesini sineye çekmeye gerçekten hazır mıdır?

Keza Türkiye, artık HTŞ’nin ilerlemeyeceği garantisi karşılığında Rusya’dan HTŞ’nin kontrol ettiği bölgeleri bombalamayacağı teminatı alabilecek midir?

Bu soruların cevabının menfi olma ihtimali müspet olmasından çok daha yüksektir.

Böyle bir anlaşma için liderler arasındaki karşılıklı güvenin yüksek olması gerekir. Oysa Rus iktidar medyasında şahit olduğumuz Erdoğan’a yönelik kızgınlık aralarında bu denli bir güven ilişkisi bulunmadığını hissettirmektedir. Putin’in HTŞ’yi dizginleyeceği veya vakti gelince yeni taarruzlar için HTŞ’ye yeşil ışık yakmayacağı konusunda Erdoğan’ın güvencelerini tatmin edici bulacağını pek zannetmiyorum. Aksine Trump'la Ukrayna müzakerelerine oturma arefesinde Suriye'de "yeni bir gol" yeme olasılığını bertaraf etmek için harekete geçmesi ihtimali daha yüksek…

  • Ömer Murat, Dış Politika ve Siyaset Uzmanı, Eski Diplomat
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com