Casus Belli’den Küresel Manifesto’ya: AKP’nin dış politikada savruluşu

Müyesser Yıldız, AKP’nin dış politikadaki zikzaklarını, hafızasızlıkla açıklarken, Türkiye’nin “Attila” benzetmesinden “dost Miçotakis” çizgisine savrulmasını sert sözlerle eleştiriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile Görüştü

Gazeteci Müyesser Yıldız, AKP’nin dış politikadaki zikzaklarını, hafızasızlıkla açıklarken, Türkiye’nin “Attila” benzetmesinden “dost Miçotakis” çizgisine savrulmasını sert sözlerle eleştiriyor. Özellikle “Casus Belli” konusunda sessizlik dikkat çekerken, iktidarın dış politikayı gerçeklerle değil, algılarla yönettiği eleştirisi öne çıkıyor.

YAVUZ-ŞAH TARTIŞMASINDAN ATTİLA’YA GİDEN YOL

Müyesser Yıldız, 12punto.com’daki yazında, tarih üzerinden yaratılan yapay kutuplaşmaları ele alırken, Türkiye’nin geçmişte gururla sahip çıktığı figürlerden biri olan Attila metaforuna dikkat çekiyor. Uzun yıllar Yunanistan’ın, Türkiye’nin kararlı duruşunu “Attila gibi” benzetmesiyle tarif ettiğini hatırlatan Yıldız, bu sert ve caydırıcı imajın AKP döneminde nasıl terk edildiğini sorguluyor.

Yıldız’ın yazısında öne çıkan çarpıcı bir anekdot, 2002’de dönemin Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu’nun, Erdoğan’la yaptığı görüşme sonrası söylediği şu söz:

YILLARDIR İLK KEZ ATTİLA İLE GÖRÜŞMEDİK…

Bu ifade, AKP’nin iktidara gelir gelmez Türkiye’nin geleneksel dış politika çizgisinden uzaklaşmaya başladığının göstergesi olarak sunuluyor. Üstelik Papandreu’nun, TBMM’nin 1995’te aldığı “Casus Belli” (savaş sebebi) kararının kaldırılmasını istemesi karşısında Erdoğan’ın yalnızca “Bülent Arınç’a ileteceğim” demekle yetinmesi, “pasiflik” olarak yorumlanıyor.

CASUS BELLİ’DEN GERİ ADIM SESSİZLİĞİ

Yunanistan, son yıllarda Ege’deki karasularını 12 mile çıkarma yönünde somut adımlar atarken, Türkiye’nin bu gelişmelere verdiği tepkiler artık sadece diplomatik uyarılarla sınırlı kalıyor. Oysa TBMM’nin 1995’te aldığı karar hâlâ geçerli olmasına rağmen, bu durum sahada güçlü bir caydırıcılığa dönüşmüyor.

Miçotakis’in geçtiğimiz hafta Türkiye’nin Avrupa savunma programlarına katılımının “Casus Belli” kararının kaldırılmasına bağlanması üzerine, Ankara’dan hâlâ net bir tepki gelmemesi Yıldız tarafından “sessiz teslimiyet” olarak değerlendiriliyor.

MGK’DAN KÜRESEL MANİFESTO, EGE’DEN SESSİZLİK

Milli Güvenlik Kurulu’nun son toplantısında, dış tehditlere değil, küresel meselelerdeki “aktif rol” vurgusunun ön planda olması da Yıldız’ın eleştirdiği bir başka nokta. Yazar, geçmişte Kıbrıs, Yunanistan ve Ege gibi doğrudan Türkiye’nin güvenliğini ilgilendiren başlıkların MGK’nın gündeminde olduğunu, ancak şimdi bu konuların yerini “küresel vizyon” süslemelerinin aldığını belirtiyor.

SONUÇ: ATTİLA RUHU UNUTTURULUYOR

Müyesser Yıldız’ın yazısı, dış politikada caydırıcılık yerine “algı yönetimi” tercih edildiğini öne sürüyor. “Attila olmaktan vazgeçilmesi” ifadesiyle özetlenen bu durum, Türkiye’nin Yunanistan karşısındaki kararlı tutumundan ödün vererek, dostluk maskesiyle yürütülen bir dış politikaya savrulduğu iddiasını içeriyor.

AKP’nin dış politikada istikrarsız çizgisi, kimi zaman meydan okuyucu, kimi zaman sessizliğe gömülmüş bir diplomasiyle şekilleniyor. Ancak özellikle Casus Belli gibi tarihî ve stratejik önemdeki bir konunun Miçotakis’in baskısıyla yeniden masaya gelmesi, iktidarın kararlılığını sorgulatıyor.

Haberi Paylaş