Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) mensup belediyelere bugün yapılan operasyonlarda belediye başkanları dâhil 47 kişi gözaltına alındı. İddia aynı: Yolsuzluk. Belli ki operasyonlar artarak devam edecek.
YÜKSELEN YILDIZ İMAMOĞLU
31 Mart 2024 Mahallî İdareler Genel Seçimi’nde İstanbul’u yeniden ve ezici farkla kazanan Ekrem İmamoğlu’na yönelik kamuoyu anketleri dikkati çekici bir gerçeği ortaya koymaya da başladı: Halk, İmamoğlu’nu sadece bir belediye başkanı olarak değil, geleceğin cumhurbaşkanı olarak da görüyordu.
İmamoğlu’da bu gerçeği görünce kolları sıvadı ve “Cumhurbaşkanlığına adayım.” dedi.

İmamoğlu kısa sürede bir belediye başkanı gibi değil muhalefetin doğal cumhurbaşkanı gibi hareket etmeye başladı. Halk buluşmaları devasa mitinglere dönüştü.
Pek çok kamuoyu araştırmasında, “Bugün cumhurbaşkanlığı seçimi olsa kime oy verirsiniz?” sorusuna verilen cevaplarda Ekrem İmamoğlu, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önünde ezici üstünlükle yer almaya başladı.
İmamoğlu’nun siyasi üslubu, hitabeti, halkta bulduğu karşılık Erdoğan ve ekibi için karabasan hâline geldi.
Özellikle genç seçmen ve büyükşehirlerde yaşayanlar nezdinde İmamoğlu’na duyulan güven ve sempati her geçen gün katlanarak arttı. Ekonomik kriz altında ezilen halk kendine yeni bir lider bulmuştu. Dip dalga bu kez gerçekten geliyordu.
ERDOĞAN YÜKSELİŞİ GÖRDÜ
Recep Tayyip Erdoğan ve Erdoğan’ın saray ekibi İmamoğlu’nun bu yükselişini gördü. Sandıkta yenemeyeceğini anlayan Erdoğan kolları sıvadı. Tek çare İmamoğlu’nu Silivri’de unutturmaktı.
Eski HDP lideri Selahattin Demirtaş’ı tasfiye ederken geçtiği yollar sayesinde siyaset mühendisliğine dair hayli tecrübeliydi. Aynı yola bu defa İmamoğlu’nu saf dışı bırakmak maksadıyla girdi.
Önce cumhurbaşkanlığına aday olamasın diye 18 Mart’ta İmamoğlu’nun 31 yıllık diploması iptal edildi. Akabinde 19 Mart’ta gözaltına alınan İmamoğlu, 23 Mart’ta “yolsuzluk ve terör” ithamı ile İstanbul Silivri Kapalı Cezaevi’ne gönderildi.
Gençlerin ve sokağın İmamoğlu’nu bağrına basması Saray’ı daha da hırçınlaştırdı. İmamoğlu’nun sosyal medya hesapları kapatıldı. Afişlerine bile tahammül edilemedi. Ancak CHP yargı marifeti ile siyasete darbeye hayır duruşundan vazgeçmeyince Erdoğan daha da sertleşti.

ABLUKAYA ALDI
19 Mart’tan itibaren başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu ile birlikte CHP’li ilçe belediyelerine yönelik art arda başlatılan yolsuzluk, rüşvet ve terör iddiasıyla başlatılan operasyonlar artık her hafta sonunun rutine hâline geldi. Şu ana kadar 400’e yakın kişi gözaltına alındı, 300 kişi tutuklandı.
Operasyonların gerekçesi “yolsuzluk, rüşvet ve terör” olarak sunulsa da dosyaların içeriği incelendikçe, davaların büyük ölçüde tamamen çelişkili gizli tanık beyanları ve MASAK raporları ve telefon dinlemelerine üzerine kurulduğu ortaya çıkıyor.
İddialar gözaltına alınanların avukatları tarafından kısa sürede belgeleri ile yalanlanıyor.
ÖZEL AYAĞA KALDIRDI
Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından CHP Genel Başkanı Özgür Özel, vakit kaybetmeden halkı meydanlara çağırdı. Türkiye’nin dört bir yanında mitingler düzenleyerek AKP’ye karşı toplumsal direnişi örgütledi.
“Bu sadece Ekrem’in değil, halkın iradesine darbedir.” diyerek sokakta nabzı yüksek tuttu, geri adım atmadı. AKP’nin yargı sopasıyla muhalefeti sindirme planına karşı milyonların sesi oldu. Özel, Erdoğan’ı “cuntanın başı” olarak nitelendirdi.
Meclis kürsüsünde ise yolsuzluk, rüşvet ve usulsüzlük dosyalarını birer birer ortaya koyarak iktidarı köşeye sıkıştırdı. Hem sokakta hem parlamentoda yürüttüğü mücadeleyle CHP’yi pasif muhalefet çizgisinden çıkarıp aktif direnişin merkezine yerleştirdi. Özgür Özel’in kararlılığı, hem parti tabanında hem toplumda “bir adım geri yok” ruhunu büyüttü.
İSTANBUL MERKEZLİ SİYASİ TASFİYE OPERASYONU
Operasyonların odak noktasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu var. Son yerel seçimlerde AKP’li rakibini 1 milyona yakın oy farkıyla eleyen ve yeniden seçilen İmamoğlu, Erdoğan’ın siyasi geleceği açısından en büyük tehdit olarak görülüyor.
Operasyonların yapılış biçimi, havuz medyasında sunuluş şekli İmamoğlu’nu siyasetten tamamen tasfiye etmek, kamuoyu önünde itibarsızlaştırmak ve hatta cezaevi süreciyle devre dışı bırakmak; Erdoğan’ın stratejik hedeflerinden biri haline gelmiş durumda.
ANADOLU’YA UZANDI
İstanbul’da operasyonlar adım adım genişletiliyor. İBB’ye bağlı iştiraklerdeki yöneticiler, çalışanlar ve hatta özel kalem personeline kadar uzanan gözaltılar, kamuoyunda siyasi bir cadı avı olarak algılanıyor. Çünkü süreç içinde öncü şirketler eliyle yapılan anketlere vatandaşın verdiği tepki bunu doğruluyor.
İktidara yakın medya organları ise operasyonları “CHP’nin hırsızlık şebekesi çökertildi” manşetleriyle servis ediyor. Bu söylem, CHP’yi “yolsuzluk yapan bir parti” olarak konumlandırmayı hedefliyor.
Bugünkü operasyon Saray’ın İmamoğlu’nu tasfiye planının sadece İstanbul ve Ekrem İmamoğlu ile sınırlı olmadığını gösteriyor. Erdoğan elindeki güvenlik ve yargı aygıtlarını kullanarak, İstanbul’da test ettiği yöntemi Anadolu’ya taşıyor.

SIRADA MANSUR YAVAŞ MI VAR?
Önümüzdeki dönemde ise hedefin Ankara olabileceği konuşuluyor. Kulislere göre, Mansur Yavaş’ın da bir “şafak vakti operasyonu” ile gözaltına alınabilir.
Gerekçe benzer olacak: İhale usulsüzlükleri, imar yolsuzlukları ve rüşvet ağı iddiaları. Ancak yine, bu iddiaların da gizli tanıklara ve MASAK raporlarına dayanan, hukuki çerçeveden çok siyasi mühendislik içeren dosyalar olduğu düşünülüyor.
HEDEF SİYASÎ RAKİPLERİ YOK ETMEK
Bugün Türkiye’de CHP’ye dönük yapılan bu operasyonlar; içi dolu dolu teknik birer yolsuzluk soruşturmasından çok, iktidarın stratejik olarak CHP’yi kuşatma ve etkisizleştirme planının parçası gibi duruyor.
Erdoğan’ın amacı, bir yandan İmamoğlu’nu siyasetten silmek, diğer yandan Özgür Özel’in liderliğindeki yeni CHP’yi “hırsızlıkla anılan bir muhalefet” olarak kodlamak.
Ancak halkın algısı, AKP’nin düşündüğü gibi şekillenmiyor gibi duruyor. Son yapılan anketler, operasyonların CHP’ye olan desteği azaltmadığını, aksine seçmenlerin bu süreci siyasi bir rövanşist hamle olarak gördüğünü gösteriyor.
CHP eğer bu süreci doğru okur ve örgütlü bir direniş hattı kurarsa, bu operasyon dalgası iktidarın beklediği gibi sonuç vermeyebilir. Aksi halde, bugün İstanbul’da başlayan tasfiye, yarın Ankara’nın kapısını çalabilir.
PARTİ DEVLETİNİN SONU
Analizin başlığına “Baktı bir şey olmuyor, bütün belediyelere çökecek” dememin sebebi de bu paragrafta saklı. Erdoğan, bugün devleti tüm kurumlarıyla kendi iktidarını korumak için seferber etmiş durumda.
Yargı onun emrinde, medya onun diliyle konuşuyor, güvenlik güçleri onun hedef gösterdiği isimlerin kapısına şafak vakti dayanıyor. CHP’yi adım adım tasfiye etmek, muhalefeti susturmak ve rakiplerini siyaset dışına itmek için önünde hiçbir denge unsuru kalmadı.
Anayasa fiilen ilga edildi. Yargı siyasetin köpeği olarak Erdoğan’ın muarızlarına havlıyor, ürkmeyenleri paçalarından ısırıyor.
Erdoğan’ın attığı her adım, hukuk değil, güç konuşsun diye atılıyor. Herkes biliyor ki susturulan her muhalif sesin arkasında “Kimse karşı koyamaz” cümlesi ile özetlenene bir korku rejimi tahkim ediliyor.
CHP, 19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım tayin edilmesini sokağın zaferine borçlu. Ancak aradan geçen zaman gösterdi ki Özgür Özel’in yargı darbesini püskürtene kadar coşkuyu ve kararlığı eksiltmeden devam ettirmesi lazım.