Karar yazarı Ahmet Taşgetiren, Suriye’deki son gelişmelere ilişkin kaleme aldığı yazısında, YPG-PYD’nin Türkiye ile Amerika arasında bir gerilim alanı olduğuna dikkat çekti ve “Bu arada içerde Öcalan’lı açılımlar arayışındayız. Acaba YPG-PYD’ye, Suriye içinde Kuzey Irak benzeri bir yapılanma telkininde mi bulunuldu? Türkiye’ye de o istikamette bir projeyi kabullendirme telkinleri mi yapılıyor?” sorularını yöneltti.
Taşgetiren, “Suriye bağlamında “İsrail tehdidi”nden, “İran, Şii yayılmacılığı ve Dış Kürt yapılanması” hassasiyetine gelmiş sayılabilir miyiz?” diye de sordu.
Taşgetiren’in yazısı şöyle:
“YPG-PYD meselesi de bizimle Amerika arasında bir gerilim alanı. Bu arada içerde Öcalan’lı açılımlar arayışındayız. Acaba YPG-PYD’ye, Suriye içinde Kuzey Irak benzeri bir yapılanma telkininde mi bulunuldu? Türkiye’ye de o istikamette bir projeyi kabullendirme telkinleri mi yapılıyor?
Suriye açık ameliyat altında bir ülke idi ve bizi de en azından PKK uzantısı YPG-PYG yapılanması sebebiyle “güvenlik tehdidi” boyutu ile ilgilendiriyordu. Açıkça oradaydık işte.
Suriye’nin bu ameliyat hali nasıl nihayetlenecekti?
Uzun süre “Katil Esed” söylemimiz devam etti. Ama onun yönetimine son verilemedi. Bu defa Cumhurbaşkanı Erdoğan, Esed’e “Gel görüşelim” dedi. Esed, “Güçlerinizi çekin, görüşelim” dedi.
Bu bizde biraz öfke oluşturdu. “Erdoğan görüşelim diyecek de, Esed mazeret gösterecek, bu olur mu?” gibi baktı Devlet cenahı…
Şu anda Suriye’de rejim karşıtı güçlerin ilerlemesinin bizde, içerde, özellikle iktidara yakın medyada oluşturduğu sevinç biraz da “Erdoğan gibi bir dünya liderinin randevu talebini reddeder misin, al sana…” türü duyguları yansıtıyor.
Suriye’deki, Türkiye’de heyecan – sevinç uyandıran hareketlilik karşısında Rusya düşük yoğunluklu bir tepki veriyor. İran, Dışişleri Bakanı Arakçi’nin Ankara ziyaretinde seslendirdiği gibi “ABD – Siyonist hamle ve dış güç girişimi” gibi okuyor. İran’ın “Dış güç” tanımlaması içine Türkiye’yi de soktuğu söylenebilir.
Ne dersiniz, Suriye bağlamında “İsrail tehdidi”nden, “İran, Şii yayılmacılığı ve Dış Kürt yapılanması” hassasiyetine gelmiş sayılabilir miyiz?
2011’de Suriye’nin geleceği konusunda ABD ile kopmuştuk. ABD, Suriye’de iktidara “İhvan”ın gelmesine itiraz etmişti. Çünkü Esed “Seküler”di, İhvan “İslâmcı” idi. ABD’ye göre Arap Baharı “İslâmcı bir Ortadoğu” doğurmamalıydı. ABD bu süreçte Esed’in kimyasal silah kullanmasına bile göz yumacaktı.
Şimdilerde Amerika Suriye’de “Cihatçı” diye nitelenen HTŞ’nin ilerlemesi karşısında sessiz. Ne oldu bu arada?
YPG-PYD meselesi de bizimle Amerika arasında bir gerilim alanı. Bu arada içerde Öcalan’lı açılımlar arayışındayız. Acaba YPG-PYD’ye, Suriye içinde Kuzey Irak benzeri bir yapılanma telkininde mi bulunuldu? Türkiye’ye de o istikamette bir projeyi kabullendirme telkinleri mi yapılıyor?
Bu hengâmede Netanyahu’nun “Arz-ı mev’ud”u Tevrat’tan olmasa bile kafasından silmiş olabileceği, dolayısıyla Türkiye’yi tehdit gündeminin ortadan kalkmış olacağı umudu bizim için peşin bir kazanç gibi görünüyor. Ne dersiniz? İsrail tehdidi gerçekten var mıydı, yok muydu? İsrail İran’ı vurursa bizim sevinmemiz mi gerekir, endişe etmemiz mi? Ne dersiniz?”